İsrail’de kalıcı olarak yaşamaya başladığım 2013 yılından itibaren, daha önceleri sadece az sayıda adını duyduğum veya tek tük şarkılarını dinlediğim İsrailli müzisyenlerin isimlerini daha sık duymaya, tanımaya ve daha fazla şarkılarını dinlemeye başladım. İsrail toplumunun müzikle yaşadığına, türü ne olursa olsun her şarkının bebek yaştan en yaşlısına kadar dinlenip söylendiğine ve bu şarkıların neredeyse hiç eskitilip unutulmadığına şahit oldum. Ofra Haza, Idan Raichel, Arik Einstein, Shlomo Artzi, Zvika Pick, Avraham Tal, Shiri Maimon, Roni Dalumi ve yüzlerce gelmiş geçmiş veya halen popüler müzisyenin şarkılarını dinlemediğim bir gün geçmedi desem yeridir.
Benim İsrail’e yerleştiğim yıl olan 2013’te, İsrail pop müzik kültürünün kilometre taşı isimlerinden Arik Einstein vefat ettiği zamana kadar hiç bir şarkısını dinlememiştim ama o tarihten sonra bu müzisyenin toplumda nasıl izler bıraktığına, kısa bir geçmişe sahip olan İsrail’in tarihinde sanatçı olarak nasıl önemli bir yere sahip olduğuna şahit oldum. Türkiye için Barış Manço kim ise, Arik Einstein da aynı şekilde önemliydi. Son 9 senedir şarkılarını sıkça dinleme fırsatı bulduğum, İsrail popüler müzik tarihinin diğer bir önemli ismi Svika Pick’in geçen hafta vefat etmesi, benim bu yazıyı yazamama ilham verdi.
Zvika Pick’in en çok sevdiğim şarkılarından biri olan “Ben Ha’Etzbaot” (Parmakların Arasında) aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz.
Müzik gibi zevke, kültüre, birikime dayalı çok geniş ve evrensel bir kavramı çerçeveye sokmak her ne kadar çok zor olsa da, konuyu Modern İsrail Devleti’nin kronolojisinde tutarak ve daha çok ana akım müzik türleri üzerinde durarak, çerçeveyi küçültüp sunmaya çalışacağım.
Dünya’da milli müzik kavramına sahip ülkelerin bir çoğunda müziğin gelişmesi yüz, hatta binlerce yılı almıştır. Siyasi, sosyal ve kültürel kimliğini ancak 1948 yılından itibaren oluşturmaya başlayan İsrail’de müzik tarihi ise yeni kurulmakta olan bir ülkenin başa çıkmak zorunda olduğu mücadeleleri yansıtmakta.
1948 öncesi yeni kurulacak olan ülkenin tohumlarını atan Yahudi göçmenlerin yarattığı “halk” müziğinde iki unsur ön plandaydı: Birincisi, onları bu yeni topraklara yönelten Siyonist akım; İkincisi, bulundukları yerleri terketmeye iten faşizme karşı politik görüşler.
1800’lerin sonlarından itibaren Filistin’e göç eden, farklı diller konuşan Yahudiler, geldikleri ülkelerden çok çeşitli müzik türlerini de beraberlerinde getirdiler. Dönemin Siyonist liderleri ise bu topluluğu ortak bir kültürde bir araya getirmek için müzisyenlerden yüzlerce basit ve kısa halk şarkısı bestelemelerini istediler. Bu şarkılarda günlük uğraşlar, tarımsal çalışmalar, aşk hikayeleri konu alınmış, ayrıca ninniler bestelenmişti. Çoğu Avrupalı olan bu kişilerin müziklerinde, doğal olarak, ağırlıkla Avrupa’dan ses ve ezgiler yer alıyor, az miktarda Ortadoğu enstrümanları kullanılıyordu.
Bu dönemde bestelenen şarkılardan bir tanesi olan “Erev Shel Shoshanim” (Güllerin Akşamı)’in 2018 yılında Jane Bordeux ve Israel Gurion tarafından düzenlenmiş bir versiyonunu aşağıda dinleyebilirsiniz.
1960’lara gelindiğinde bu halk müziği akımı yerini, milliyetçi pop müzik şarkılarına bırakmıştı. Bu şarkılarda özellikle İsrail’in güzelliği, eşsizliği vurgulanırken, bir taraftan da Yahudiler için en kutsal yer olan Kudüs’e özlem ön plana çıkmaktaydı. Bu dönemleri en iyi yansıtan şarkı hiç kuşkusuz Kudüs’ün İsrail’e dahil olduğu 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan hemen önce bestelenen, Naomi Şemer’in "Yeruşalayim Şel Za’av" (Altın Kudüs) isimli şarkısıdır.
Bu şarkının 1993 yapımı 7 Oskar ödüllü Schindler’in Listesi filminde kullanılan versiyonunu aşağıda izleyebilirsiniz.
Bu tür müzik türleri 1980’lere kadar devam edecek, 80’ler ve sonrasındaki bestelenen şarkılar dünyadaki genel akımla beraber, İsrail’de yaşayan farklı sosyal ve etnik gruplara hitap edecek şekilde farklılıklar gösterecekti; Yani, tek tip bir müzik anlayışından bahsetmek pek mümkün olmayacaktı. Ancak, 1973 yılından itibaren Eurovision Şarkı Yarışmasında yer almaya başlayan İsrail’i temsil eden şarkıların evrimi, zamanının popüler müziklerinin tınıları konusunda fikir verebilir.
1973’ten itibaren Eurovision’da İsrail’i temsil eden şarkıların bir potporisini İsrailli kapella grubu Quinta.5’ten dinlemek için linki tıklayabilirsiniz.
İsrail’e ilk dönem göçlerin Avrupa’dan olması, diğer taraftan, zengin bir klasik müzik birikiminin de beraberinde bu yeni topraklara gelmesine vesile oldu. Avrupa’nın köklü orkestralarında enstürman çalmış, iyi eğitimli müzisyenleri 1936 yılında bir araya getirip, Filistin Orkestrası’nı kuran Bronislav Huberman’ın amacı siyasiydi. Huberman bir söyleşide: “Amacımız, Siyonist kültürün ata topraklarımızda somutlaşmasıdır.” demişti. 1948 yılında İsrail Devleti’nin kurulmasıyla bu orkestranın adı, bugün dünyanın en iyi orkestraları arasında gösterilecek olan, İsrail Filarmoni Orkestrası olarak değişecekti.
Koussevitsky, Bernstein, Heifetz, Rubinstein, Arrau gibi 30’lu 40’lı yılların dünyaca ünlü klasik müzik sanatçıları ve maestroları Huberman’ın orkestrasıyla ortak çalışmalarda bulunup, konserler vermişlerdi. İsrail Filarmoni Orkestrası ilk plak kaydında, beklendiği üzere, ünlü Yahudi besteci Gustav Mahler’in eserlerini çalmıştı.
İsrail Filarmoni Orkestrası’nın ve dünyaca ünlü orkestra şefi Zubin Mehta’nın, 50 yıl boyunca müzik direktörlüğü yaptığı orkestrayı son kez yönettiği ve Mahler’in 2. Senfonisi ile kapanışı yapılan konserin son 2.5 dakikasını dinlemek için linki tıklayabilirsiniz.
İsrail’in hemen hemen tüm ünivesitelerin müzik bölümleri ve konservatuarları ile işbirliği içinde olan orkestra, geçmişte olduğu gibi günümüzde de ülkedeki klasik batı müziğinin omurgasını oluşturmakta.
İsrail Milli Marşı “Hatikva” (Umut)’yı İsrail Filarmoni Orkestrası’ndan dinlemek için tıklayın.
Yazımın ilk bölümünde bahsettiğim gibi, 80’ler ve sonrasında bestelenen şarkılar dünyadaki genel akımla beraber, İsrail’de yaşayan farklı sosyal ve etnik gruplara hitap edecek şekilde farklılıklar gösterip çeşitlendi.
Ülke nüfus yapısından, tarihinden ve coğrafyasından ötürü, günümüzde tek tip bir İsrail müziğinden bahsetmek mümkün değil. Dünyanın her yerinde olduğu gibi her sosyoetnik gruptan, yaştan, kültürden insana hitap eden gerek pop, rock, jazz, hip hop, soul gibi genel akım müzik türleri, gerekse hasidik, mizrahi, Irak Yahudi, Arap Yahudi, Yidiş, Ladino gibi dini ve etnik müzik türleri ülkenin kültürel zenginliğinin birer parçasını oluşturmakta.
Tabi ki tüm müzik türlerinden örnekler verebilmek pek mümkün değil. Onun yerine, 1950’lerden günümüze ana akım İsrail müziğinin evrimini özetleyen bir çalışmayı yine İsrailli kapella grubu Quinta.5’ten dinlemek için linki tıklayabilirsiniz.
Dünya üzerindeki hemen hemen tüm ülkelerde olduğu gibi, müzik İsrail kültürünün DNA’sını oluşturan temeller taşlardan biri ve toplumun vazgeçilmezi. Tüm adını saydığım hatta çok daha fazla türde müzik üretilip, dinlenmekte hatta ihraç edilmekte. Geçmişte oldukça fazla İsrail bestesi farklı dillerde yorumlanıp ün kazandı. Bu yazıyı Türkçe düzenlenmiş bir kaç İsrail bestesi ile tamamlamak istiyorum.
Şarkıların önce Türkçe versiyonlarını sonra orijinallerini dinlemek için aşağıdaki linki tıklayın. Bir kaç ufak sürpriz de olabilir 😊
Zevkle dinlemeniz dileğiyle.
Komentarze